18 Ocak 2011 Salı

Gökyüzü Simülasyon Yazılımları- Celestia ve Stellarium






Özellikle astronomiye yeni ilgi duyanlar için takımyıldızların öğrenilmesini çok kolaylaştıracak, gökyüzü simülasyonu yazılımlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu programları daha önce kullanmadıysanız, gerçekten bayılacaksınız...

Astronomiye ilgisi olmayanların bile çok ilgi çekici bulacağı bu programların bilgisayarlarınızda bulunmasını tavsiye ederim.

Yeni başlayanlara önereceğim program Stellarium herkesin çok kolay kullanabileceği bir program.

Diğer bir yazılım ise Celestia, benim favorim ve tek kelimeyle muhteşem ama kullanımı biraz daha karmaşık gelebilir.

Kurduktan sonra sorularınız olursa, yorumlarınız ile bana ulaşırsanız yardımcı olabilirim.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Film Analizleri- Av Mevsimi

Film analizleri bölümüne yapılan bütün katkılar Cenk Turgut' a aittir. Kendisi, küçüklüğünden beri sinema hayranı olan ve çektiği kısa filmlerle yurtdışında ve Türkiye' de bir çok yarışmada dereceye girmiş, gelecek vadeden bir yönetmendir. Bana "bir film nasıl izlenir" i öğreten kuzenime bu bölüme yapacağı katkılardan dolayı şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum.

Not: Bu bölümde yayınlanacak incelemeler, filmler hakkında spoiler içerebilir.

AV MEVSİMİ




Av Mevsimi, Eşkiya ve Gönül Yarası gibi son dönem türk sinemasının başyapıtları arasında sayabileceğimiz filmlerin usta yönetmeni Yavuz Turgul’un son filmi.
Aynı zamanda sinemamızın en ciddi polisiye denemelerinden.

Filmin yönetmeninden sonraki en büyük artısı oyuncu kadrosu.Usta aktörler Şener Şen,Çetin Tekindor ve belki de “Hokkabaz”daki rolü ile birlikte bugüne kadar ki en güçlü drama performansını ortaya koyan Cem Yılmaz başlı başına filmi izleme sebebi.
Kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; fakir bir ailenin varoşlarda yaşayan Pamuk adlı genç kızlarının öldürülmesinin arkasında yatan gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan bir grup polisin yaşadıkları ve bunların özel hayatlarına olan yansıması çerçevesinde kuruyor öyküsünü yazar-yönetmen Turgul.

Şener Şen emekli olmak için gün sayan cinayet masasının başı Ferman’ı canlandırıyor.İşindeki başarısından dolayı “Avcı” diyorlar ona.Ferman’ın hayatında işinin yanında bir de hasta bir karısı var.Ferman’ın yetiştirdiği İdris(Cem Yılmaz) onun sağ kolu.İdris Ferman’ı bir idol ve aynı zamanda bir baba gibi görüyor.Çaylak polis denebilecek Hasan(Okan Yalabık) ise evleneceği kız ile işi arasında kalmış bir genç.Pamuk’un cinayetini aydınlatma yolunda geçen her gün, bu üç karakterin hayatını derinden etkiler bir hal alıyor ve zamanla bir saplantıya dönüşüyor. Karakterler için, bu bir işten öte kişisel bir savaşa dönüşüyor. Özellikle İdris karakterini canlandıran Cem Yılmaz -ki onu filmde daha çok deli adıyla çağırıyorlar – saf ve hırçın Karadeniz erkeği tiplemesinde döktürüyor. Eski karısına hala aşık İdris. Ama bir türlü kendinden ödün veremediğinden ve öfkesini dizginleyemediğinden onu geri kazanamıyor. Şöyle bir sahne var filmde; İdris bir akşam, aralarında ilişki olduğundan şüphelendiği karısı ve Patronu’nu takip ediyor. Adamın eski eşinin evinden çıktığını görüyor İdris ve büyük bir öfke ile silahına sarılıp kapıya dayanıyor.O Karadeniz erkeğinin bir anda alevlenen hırçınlığı ile kafasına koyuyor eski karısını öldürmeyi.Tam bu sırada elektriklerler kesiliyor.Kadın İdris’e yaklaşıyor ve karanlıktan hep nasıl korktuğunu anlatıyor.İdris’in öfkesi bir anda yok oluyor ve bütün saflığı ile karısının hala kendisine aşık olduğunu düşünerek sarılıyor ona. Beş dakika önce evden çıkan adamı, oraya niye geldiğini unutuyor.Bunun gibi birçok sahnede karakterlerin iç dünyasına yapılan yolculuklar ve yansımaları var.Hasan’ın müstakbel kayınpederi ile yemek yediği sahne,İdris’in Hayde şarkısını tüm içtenliğiyle söylediği sahne ve Çetin Tekindor’un canlandırdığı büyük iş adamı Battal’ın, her şeye sahip olmanın bile bazı çözümlere yetmemesini kabullenmek zorunda kaldığı sahne gibi… Zaman zaman duyulan,öldürülen Pamuk’un iç sesi oldukça etkileyici olmuş.

Karakterlerin işin peşini bir türlü bırakamaması, bu tür insanların hayatlarında başka hiçbir şeye yer verememesi,oluşan saplantı duygusu,içlerinde bulundukları piskoloji çok başarılı bir şekilde yansıtılmış.Hasan’ın polisliği bırakması karşılığında, çok rahat bir hayat teklifi sunan Kayınpederi’ne evet demek için yaşadığı tereddüt, idris’in olayı açıklığa kavuşturmak için bir anlamda kendini feda edişi bunun en iyi örneklerinden.
Tabi filmin görüntü yönetimi için de ayrı bir paragraf açmak gerek. Özellikle giriş sahnesindeki nehir görüntüleri dudak uçuklatacak cinsten.Zaten genel olarak teknik açıdan çok başarılı bir yapım var karşımızda.Müzik kullanımı da çok yerinde ve etkileyici.
Böbrek nakli, maddi sıkıntı ve aile baskısı gibi toplumsal olaylara da ışık tutan film, olay örgüsü ve kurgu bakımından çok etkileyici olmasa da yukarda saydığımız artıları için izlenmeye değer bir yapım. olmuş.Ayrıca türünün en ciddi örneklerinden biri ve peşinden gelecek yapımlara ışık tutup,cesaret verecektir.

Yazar: Cenk Turgut

14 Ocak 2011 Cuma

Astronomi Rehberi: 2.Bölüm , Konu: Işık ve Dalga boyları

Coğrafi koordinatlar ile ilgili ilköğretim bilgilerimize şöyle bir göz attıktan sonra şimdi, artık konuyu hayatı algılama biçimimizi şekillendiren, zaman kavramına bir anlam yüklememize sebep olan ışık kavramına getirebiliriz.

İlk olarak, ışığın doğrusal dalgalar halinde yayılan elektromanyetik dalgalar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Işığı ışık yapanın, elektro manyetik dalgalar olduğunu ışığın tanımını yaparken görüyoruz. Peki, elektromanyetik dalga nedir? Elektromanyetik dalga uzayda veya maddesel bir ortamda yayılan ve salınım yapan, elektrik alan ile manyetik alanın beraber oluşturduğu kabul edilen dalgalardır. Elektromanyetik dalga kavramını anlamak hayatımız için çok önemli çünkü şu anda yaşadığımız hayat içerisinde kullandığımız her teknolojik aletin alt yapısını, çalışma prensibini elektromanyetik dalga kavramı ile açıklıyoruz. Günümüzde herkesin, radyo dalgaları ya da kızıl ötesi ışınlar gibi kavramları duyduğu olmuştur. Ama bunların çevremizi görmemizi sağlayan ışıkla aynı türden şeyler olduğunu çok fazla kişi bilmez. Şimdi bu ışınımlar neden farklı farklı isimler alıyor, hepsi aynıysa hepsini neden tek bir kavram ile genelleştirmiyoruz gibi soruların cevabını vermek gerekiyor. Bu sorunun cevabını ışınım türlerinin nasıl keşfedildiğinden başlayıp, bir kaç genel bigiyle bulmaya çalışalım.

Keşfedilen ilk görünmez ışınım, 1800 yılında William Herschel tarafından rastlantıyla bulunan kızılötesi ışınımdır. Herschel, güneş ışığını bir prizmadan geçirerek tayf renkleri olarak adlandırılan kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renkleri incelerken çok ilginç bir şeyle karşılaşır. Her rengin sıcaklığını ayrı ayrı termometreyle ölçerken, kırmızı rengin ötesinde termometrenin yükseldiğini görür. Bu şekilde yayılan ısının da kırmızı ışık gibi bir ışık türü olduğunu, ama insan gözüyle görülmediğini istemeden de olsa göstermiş olur. Bir şeyleri keşfetmenin tesadüfi zincirleme olaylar doğrultusunda oluştuğu ve bunun muhteşemliğine başka bir yazım da değinmek isterim. Şimdi konumuza dönelim; William bu keşfine kızılötesi ışınım adını verir. Bu keşiften sonra tayfın diğer ucunda yer alan ve morötesi ışık olarak adlandırılan, görünmez ışık da fotoğraf kartı üzerindeki etkisi sayesinde keşfedilir. Şimdi karşımızda yeni bir kavram var,dalga boyları; görünür tayfı oluşturan farklı renkleri birbirlerinden ayırmak için dalga boylarını kullanıyoruz. Mesela kırmızı ışığın dalga boyu, mor ışığın dalga boyunun iki katıdır. Mor ötesinin de ötesine geçen daha kısa dalga boylarına sahip x ışınları ve maddeden geçme özelliği ile tanınan gamma ışınları yer alır. Kızılötesinin de ötesinde ise uzun dalga boylarına sahip mikro dalgalar sonra da radyo dalgaları yer alır. Bir ışık parçacığına verilen adın foton olduğunu biliyoruz. İşte fotonun taşıdığı enerji ışığın frekansıyla doğru orantılı olduğundan, dalga boylarının dizilişi de foton başına düşen enerjinin arttığı bir dizilim gösterir. Bu da kızılötesinden X ışınlarına doğru ilerledikçe, gittikçe daha sıcak olgulara baktığımız anlamı taşır. Gökbilimciler bu dalga boyu bantlarının tümünü kullanır, ama bunlardan bazılarını kullanabilmemiz için teleskoplarımızı atmosfer dışına doğru bir yolculuğa göndermemiz gerekir. Radyo dalgalarını ölçmemiz için ise radyo yayıncıları ile bir anlaşma yapmamız da yarar var çünkü zaten çok zayıf olan evrendeki ışınım kaynaklarının radyo frekansları ile karışmaması için, radyocuları bazı dalga boylarında yayın yapmamaları için ikna etmemiz gerekir. Mesela bu son örnek komik ama beni nedense çok duygulandırıyor.( Her insan biraz delidir.)

Özet olarak elektro manyetik tayfın dalga boylarının, rastgele bir biçimde dalga boyu bantlarına bölündüğünü söyleyebiliriz. Ana dalga boyu bantları, dalga boyu uzunluklarına göre büyükten küçüğe doğru şöyle sıralanır: Radyo-Mikrodalgalar- milimitre altı- uzak kızılötesi- yakın kızılötesi- görünür dalgalar(optik; işte tam da burada bu yazıyı okumayı başarıyorsunuz.)- morötesi- yumuşak x ışınları- sert x ışınları- gamma ışınları.

Astronomi rehberinde bu konuya değinmemin sebebi astronomiye olan ilginin sadece kafayı gökyüzünü kaldırıp, tarihsel ve mitolojik olaylar doğrultusunda isimlendirilen yıldızların adlarını ezberlemekten ibaret olmadığını göstermekti. Gökyüzüne bakıpta yıldızları gören bir insan, gördüklerinden etkilenmiyorsa bu onun sadece gördüğünü sandığı şeylerden etkilendiği anlamına gelir. Aslında görmenin, algının, algılamanın, sinirlenmenin, üzülmenin, hayata dair herşeyin ve en başta birbirimizi anlamanın, savaşmamanın yolu bu olguları beynimizde anlamlandırmaktan geçiyor. Fiziğe, hayata, insanlığa dair nice olgunun kafanızda mantıklı bir anlam taşıyan bir bütün haline geldiğini düşünüyorsanız, Kurt Adamın var olup olmadığına dair araştırmalara başlayabilirsiniz... Belli mi olur, belki onu bulursunuz...

devam edecek...

7 Ocak 2011 Cuma

Spk Lisansları---Yatırım Analizi

Yatırım Analizi dersi için oluşturduğum, Spk Lisansları ile ilgili spk.gov.tr ve tspakb.org kaynaklarından derlediğim ödevimi paylaşıma sunuyorum...

Aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz...

SPK LİSANSLARI

3 Ocak 2011 Pazartesi

4 Ocak 2011 Parçalı Güneş Tutulması

Avrupa, Kuzey Afrika, Rusya ve Orta Asya' dan gözlenebilecek, bu tutulma ülkemizden de ortalama 09:10-12:10 saatleri arasında 3 saat süre ile gözlenebilecek. Tutulmanın ortasında Güneş' in yaklaşık %70'i Ay tarafından örtülmüş olacak ve hava hayli kararacak.

Not:Ankara' da bulutlar izin vermediği için gözlemleyemedik. Bulutlar canımı sıkmaya başladınız...