11 Haziran 2011 Cumartesi

"Kaç Baba Kaç" Tiyatro Oyunu- ANKÜ Koleji

Bugün, yaz tatilime cok guzel bir baslangic yaptim, diyebilirim. İstedigim Tiyatro oyunlarını,sinema filmlerini izleyemedigim final donemimden sonra, tatilimin ilk günü Ankara Üniversitesi Gelistirme Vakfi Ozel Okullarinin lise ogrencilerinin yil sonu gösterileri cercevesinde sergiledikleri, bilim projelerini tanima(cok ayrintili olmasada sadece bir odul toreni, kesinlikle bu konunun üzerinde cok daha fazla durulabilirdi), ve ayni öğrencilerin sahneye koydugu muthis bir tiyatro oyununu seyretme imkani buldum. Daha lise caginin baslarinda olan bu insanlarin, bu gece bana yasattiklari guzel anlar icin hepsine cok tesekkur ediyorum, hicbir tiyatro egitimi almamis, sadece zevk icin bu isi yapan bu genclerin performansı beni oylesine etkiledi ki gece su anda saat 2:00 sularinda bu yazıyı bana yazmam gerektigini diretip duruyor.


Herseyi bir yana bırakıp bu oyunla ilgili, sanki herhangi bir Devlet Tiyatrosu Sahnesinde izledigim bir oyun, ya da profesyonel tiyatro oyuncularinin oynadigi özel bir oyunu izlemis birisi gibi fikirlerimi açıkca iyisi ile kötüsü ile size anlatmak istiyorum.

İlk olarak sergilenen oyunu secen egitimci ya da egitimciler, kimler ise o kadar yerinde bir oyun secimi yapmislar ki , oynayan oyuncularin her biri rollerine tam olarak oturmus, bu secim sanildigi kadar kolay degil, cunku oyunu izlerken edindigim izlenim, bu secimi yapan kisi ya da kisilerin oyunu sahnede sergileyecek ogrencilerin psikolojilerine, insan iliskilerine, oyuncularin(ogrencilerin) duygu-durumlarina buyuk olcude hakim olan, oyunculari iyi bir sekilde analiz edebilmis bir ya da bir kac kisinin bu iste parmagi oldugu sonucuna goturdu beni...


Oyunu izlemeye baslamadan once, oyun yazarinin kim oldugu ve oyunun icerigiyle ilgili hic bir bilgim yoktu, acikcasi girdim salona oturdum ve sadece seyrettim, ama gercekten cok dikkatli bir sekilde seyrettim ki bu yaziyi yazma ihtiyaci duydum. Oyun ilk andan itibaren beni tamamen icine cekti, acikcasi biraz bekledim, sasirdim ilk baslarda hatta kendi kendime birazda gıcık oldum, bende oynarim ne var filan demeye basladim, oyuna o kadar iyi basladilar ve yaklasik 30-35 dakika o kadar inanilmaz bir performans sergilediler ki kusursuz yazılmış bir oyunu kusursuz oynayan profesyoneller vardi karşımda, o dakikadan sonra daha da dikkatli izlemeye basladim, resmen bir hata açık aradım, ilk perdede kusur yok denecek kadar azdı, tabi bu benim nacizane görüşüm, ben mi fazla birşey beklemedim acaba bu gençlerden dedim ama yok yani ortam öyle bir ortam ki zaten her an moddan cikabileceginiz, velilerle dolu oyuncularin gozlerine patir patir flas patlatan tiplerle dolu bir salon, bu ortamda oyun beni içine çektiyse zaten bi acayiplik de orda... Kisacasi ilk perdede mükemmele yakın bir performans, ikinci perdede cok ciddi bir yorgunluga rağmen yine de çok iyiye yakın bir performans, özellikle öne cikan bir iki karakter vardi ki zaten oyunu alip goturduler. İstesede kimse dusuremezdi o saatten sonra oyunu... Oyunun yazari hakkinda biraz bilgi vermek ve oyunun konusuna da biraz deginmek istiyorum.


Oyunu yazan Ray Cooney , güldürü öğesini daha çok hareketlerden ve mimiklerden çıkaran bir yazar, oyunlarında düşünceden çok daha farkli bir sekilde izleyicilerin gozunde tepkiler uyandirmak istiyor ve bunu da göze ve duyulara yönlendirerek yapiyor. Oyunlarinin icinde de vurguyu, kişiyi karikatürize bir bicimde yansitarak ve olayları birazda alayci bir sekilde anlatarak elde etmeye calisiyormus.(Sahnedeki genclerin bunlari okumadigina eminim harika olan da o zaten, ama iyi yazilmis bir oyun oldugu ilk andan belli , bunu da belirtmezsem biraz durumu fazla abartmis olurum).Ray Cooney'in bu izledigim oyunu da Turkiyede “Kaç Baba Kaç” başlıgi ile bir kac kere sergilenmis ve olumlu yorumlar almis.


Oyunun konusundan biraz bahsetmem gerekirse, Bir Nöroloji Konferansı'nın açılışında David adinda bir Doktor konusma yapacaktır, bu konuşma çok önemlidir çünkü eğer iyi bir konuşma olursa rektörlük yolunda onemli bir adim atmis olacaktir. Doktorların bir istirahat odasi var ve oyunda zaten bu odada geciyor. Doktorlar burada calisirken beklenmedik bir ziyaretçi gelir: 18 yıl önce bu hastanede çalışan ve David'in ilişki yaşadığı hemşire. Hemşirenin David'e bir süprizi vardır, yıllar önce yaşadıkları ilişkiden bir çocuklari olmuştur, o çocuk şu anda babasını görmek üzere hastanededir, çocuğun peşinde ise içkili ve ehliyetsiz araba kullandığı ve hız yaptığı için bir dedektif polis vardır. Durumu kurtarmak ve bir an önce konferansta yapacağı konuşmaya konsantre olmak isteyen David'in söylediği tüm yalanlar işleri biraz daha karıştırmaktadır. Tüm bu karışıklıkta tek yardımcısı ise eski dostu Ted'dir. Başhemşire, rektör, Ted'in annesi, David'in eşi, bevliye doktoru, genç bir hemşire ve bunamış yaşlı bir hastanın da katılımı ile birlikte içinden çıkılmaz bir hal alan bir oyun var karsimizda... Oyunun temposu o kadar yuksekti ve oyunun suresi o kadar uzundu ki bu isin altindan kalkmak gercekten cok zor. Oyunda her dakika bir aksiyon, her saniye bitmek tukenmek bilmeyen bir tempoyla ilerleyen dialoglar var , sahnedeki oyuncular yorulmadi ben yoruldum resmen, surekli oyuncular demek istiyorum cunku gercek birer oyuncuydu sahnedekiler lise bir ögrencileri filan degil, keske bir kere daha bu oyunu izleme fırsatımız olsada size gidin arkadas su oyunu bir seyredin diyebilsem, ama korkarim ki boyle bir sansimiz yok, aslinda cok rahat pazarlanabilecek bir oyun, bu kadar calisma ve muthis performans tek bir gosterimle sinirli kalmamali Turkiye'nin her yerinde sahnelenmeli bu genclerin performansi diye düşünüyorum.


Daha fazla, daha fazla yazmak isterim bu genc oyuncularin muthis performansi icin ama saat 3:00 i gecti ve bahar alerjimde beni rahat birakmiyor, tekrar ve tekrar bugun gercekten beni gulduren bana guzel bir gun yasatan, davranis bicimleriyle, hayata bakis acilari ile bana cok sey kattiklarini dusundugum bu lise cagindaki genclerin (bir kacini tanirim bu oyuncularin :) ) oynadigi guzel bir oyunu bana izleme firsati veren herkese cok tesekkur ederim...

Oyuncu Kadrosu

Tunahan Tetik: David

Doruk Kaptan: Ted

Ali Ozan Şahaner: Bill

Cemre Dinçer: Rosemary

Beste Parşatır: Leslie

Elif Ulutaş: Baş Hemşire

Esra Ilıcan: Ted'in Annesi

Köklem Seren: Jane

Can Sürücüoğlu: Komiser

İlgin Aras: Hemşire

Bulut Aygüneş: Mike

Efe Seyitoğlu: Rektör