26 Ağustos 2011 Cuma

Tv Manyaklığı


İcerik acisindan zayif, insan beynini sadece iki kutba ayirarak hayatta sanki o iki kutup arasinda olasiliklar yokmuscasina beynimizi kucuk bir yere hapsetmeye calisan tv programlari, bizi nereye goturuyor. Bu konuda endiselenmememiz gerektigi dogru mu? Yoksa tam tersine olayin vehameti zaman gectikce artiyor mu? Acaba bu programlar yani basimizda yasanan gercek yozlasmanin bir simulasyonu mu bunu anlamakta gucluk cekiyorum. İnsanlar bir sekilde kendilerini bos oylesine dusunmeye itebilecek durumlardan kendilerini uzaklastirabilmek icin cabaliyorlar, peki bu kacis kime karsi neye karsi, daha dogrusu bu kacista yanimizda kimler var. Gundelik yasantimizda yasadigimiz olaylarin abartilmis bir sekilde tv de karsimiza cikmasi, bizi kendi hayatlarimizi sorgulamamizin gereksizligine inandiriyor. Bu inanis her yeni bir gunde bizi biraz daha yavaslatiyor. Yasanilan olaylarin insanlarin duygulari ile sinirli tutulmaya calisildigi dunyada psikolojik bir savas veriyoruz hergun. İzledikce normallestiriyoruz kendi hayatlarimizi ve cevremizde olup bitenlere karsi duyarsizlasiyoruz bir olcude cunku Afrika'da her gun yuzlerce cocuk acliktan olurken, ya da dunya da binlerce genc uyusturucudan olurken, arka fonda etkileyici bir muzik calmiyor, ya da biz duymuyoruz, cunku bize gosterilmiyor, istemiyoruz. Gercek hayatta meydana gelen carpikliklara karsi, yasamlarimizi iyiye goturmeye calismiyoruz, hersey gulluk gulustanlik gelisim son noktaya ulasmis, uretebilecegimiz tum cozumler son bulmus, neden bu dunyada oldugumuzu, nasil var oldugumuzu tam anlamiyla cozmusuz gibi davraniyoruz, tv'nin ekrani aniden sonunce elektrigin gittigine degil de filmin koptuguna uzuluyoruz, biz tv'nin nasil calistigini bile bilmiyoruz... Bildigimiz tek sey hic bir sey yapmaya gucumuzun yetmeyecegi oysa ki bir kac insanin gucu bile bizi o televizyonlarin karsisina kilitlemeye yetiyor... Tv kanallarında zamanın büyük bir bölümüne yayılmış gerçekten çok basit işlerin yapımcıları ise bu selzenişin karşısında çıkıp talep edilen bu programlardır, diyebiliyorlar, burdan onlara da samimi bir şekilde cevaplamaları gereken bir soru yöneltelim, peki sizler bu yapımların, programların iyisini yapıp halkın önüne koydunuz mu? Bunu yaparken de bu iyiyi en azından kötü ve saçma sapan olan kadar popüler göstermek ve halk nezlinde yüceltmek için bir uğraş verdiniz mi? Bunu herkes kendisine sormalı, bize iyi yapımlar hep sıkıcı ve belli bir kesime hitap ediyormuş gibi paketlenip sunulmadı mı? Basbaya hepimiz bunu yemedik mi? Hoşumuza giden şeyin bize bir şeyin sunuluşunda ki incelik ve onun lanse edilişi olduğunu anlamamız gerekiyor. Tv 'yi ve diğer kaynakların bize sunduğu, bu basit yayınların normal yaşantımızdan bir kaçış olduğunu en azından farketmemiz çok önemli. Hep iyisini isteyen biz insanların her zaman daha iyiye daha ileriye gidecek taleplerinin bitmemesi dileğiyle yazımı sonlandırmak istiyorum, hayatta her zaman, unutmamız gereken, toplu halde yaşamımızın bize getirdiği yüklerden birisi, bunu farkına varmak çok önemli: Kötü olan her zaman ve her yerde insanlara kakalanmaya çalışıldığı için bir müddet sonra iyi olanın karakter özelliklerini taşımaya başlar, ama kendisi aslında hep kötüdür. İnanın gerçek iyi olan, hayatlarımız için çok daha sağlıklı bir motivasyon sağlayacaktır. Gerçek iyiyi görmek sadece biraz cesaret ister, sandığımız kadar zor değil, görüşmek üzere...

9 Ağustos 2011 Salı

Evren, Kuantum, Belirsizlik, Obsesiflik ve Teoriler Üzerine



Öncelikle, bu yazıyı yazmaya karar verdim, cünkü bi bok anlamadigimiz milyonlarca teoriye dokulmus formül yüzünden, basit seyleri bile anlamaya calismadigimiza tamamen ikna olmuş durumdayim, evrende olup biten olaylari ve ne olup bittigini anlayamadigimizdan dolayi bir seyleri kontrol edebilme arzusuyla dunya nufusunun yarisindan cogu obsesif oldu, ayni benim gibi,(aslinda su anda yapmaya calistigiminda bahsettigimden sonuc olarak bir farki yok gibi gorunuyor ama ben disarida kosmayi kosu bantinda yurumeye tercih ediyorum galiba ( nerden de buluyorum bu takintili laflari kompleksliyim galiba neyse)

yok suraya dokunursam oh rahatladim, 5 kere dokunursam beni herkes seviyo, tek sayi gelirse yarin olucem ( öl bi de senle ugrasalim), dur elimi yikiyim, olmadi bi daha, lan noluyo bi dur... simdi gelelim mevzuya arkadas, ne demisler dusun dusun boktur isin, ne kadar dusunursek o kadar farkindaligimiz artiyor, ne kadar farkindaligimiz artarsa o kadar, boka bataga saplaniyoruz, simdi herkesi boka saplamaya calismak degil amacim sadece obsesif olmak yerine bulmaca cozmeye calismak gibi birseyden bahsediyorum,( ulan o da takinti diyorsan ne yapiyim aq okuma o zaman bundan sonrasini, sen farkindaligini artirmaya devam et taki hareketsiz kalana kadar)tam anlamiyla anlayamayacagimizi bilmenin olasiliklarla konusmanin guzelliginden bahsediyorum... Evreni ve dogayi bizlerin bir butun olarak basvurdugu bir zeka testi olarak dusunmekten, bir yapbozun parcalarini birlestirmeye calismaktan bahsediyorum, elimizde bir suru parca var bildiginiz uzere, birine hakim oldugumuzda digeri, digerine hakim oldugumuzu hissettigimizde digerini unutuyoruz, bu unutkanligi en aza indirmek icin yapmamiz gerekenin elimizdeki parcalari yada bir yigin formullestirilmis teorik bilgiyi, sosyoloji icin yararli hale getirmeye calismanin biz insanciklar icin yararindan bahsediyorum, matematiksel formullerin basitlestirilmesi bazi parcalarin kaybolmasina yol acsa da bir yapbozun bir kac parcasinin kaybolmasi bizim icin buyuk resmi gormeye engel olmayacaktir, en azindan buyuk resmi gormeye hic calismadan, onumuze konan boyama kitabinin sayfalarini boyamaktan daha insancil bir davranis oldugunu dusunuyorum... Gelelim mevzuya , bildigimiz veya ogrenecegimiz uzere( merak etmeyin bende sagdan soldan caliyorum bu bilgileri), nasil var oldugumuzu, evrenin dinamiklerinin ne oldugunu anlamaya calistigimiz 1000 lerce yildan sonra, son yuzyılda kuantum mekaniginin yaptigi bomba etkisi butun dusunceleri derinden salladi, bilim adamlari 0 lı 1 li olasiliklarla ugrasirlarken, kuantum denen manyakligin getirdigi olasiliklar deniziyle ugrasmaktan, kendi iclerine kapanip halktan uzaklasarak, bencilliklerini cok iyi gosterdiler. Ölmeden birseyleri ogrenelim cabasiyla bir dizi yigin arasindan cikmaya calisirken bizleri unuttular...(sanki önceden cok hatırlıyorlarmıs gibi) Yine bir kaci arada bir hatirlayip bir iki kelime birsey yaziyorda bizde bunlari yazip yararli ve anlasilir olmalari icin beraber ugrastigimizi zannetip yalanci bir mutluluk yasiyoruz. (uff kisa cumle yazamiyorum twittera da alisamadim zaten her seferinde daha zeki olabilirsin diyo, 500 harf gecmisim siniri yuh, maymun bile cayi ufleyerek iciyo bide bana bak:)) burda da kompleksli olmadigimi gostermis oldum heheheh), evet simdi uzun bir girisden sonra olaya giriyorum. Efendiler, olay ilk baslarda söyle cereyan ediyor, yil milattan once 10000 saka lan saka, isterseniz olaya buyuk bir cisim ele alip baslayalim sonra yavas yavas kuculerek gidelim, kuculdukce olusan karmasayi anlamak icin de en son, buyuk parcalardan bahseden kismi teorilerle kuantum belirsizligini birlestirmeyi deneyelim yani kuculdukce olusan manyakliklari anlamaya calisalim(cok iddaali oldu:)), soyle bi bakalim iste ne olmus ne bitmis, su anda butun fizikcilerin, bilim adamlarinin yapmaya calistigi gibi... ama biz bunu detaylarda kaybolmadan yapalim ki -zaten kaybolacak kadar bilgimizde yok- bi halta yarasin, resmi azda olsa uzaktan goruruz, belki birseyleri andirir... Bunları yaparken de unutmayalım ki ekmek hiç bir zaman daha ucuza satılmadı, bu gidişle de nah satılacak, sosyal mesaj verme kompleksimi de bu alıntıyla bastırdıktan sonra devam edeyim...

Simdi, ilk once bildigimiz fizik yasalarinin uygulandigi ve ciplak gozle gorebildigimiz nesnelerle ise baslayalim. Buyukce bir kagit parcasini alalim ve katlayarak ucak, gemi, origami filan bi seyler yapalim. Kagidi iki parcaya bolerek, iki kucuk sekil yapmayi deneyebiliriz, ya da biraz daha kucuk parcalara ayirip dort ucak yapmayi deneyebiliriz. Burda kagidin kimyasal ozelliklerinde herhangi bir degisiklik olmaz, sadece yapmaya calistiginiz sey giderek kuculur, kagidi parcalara bolup kucultmeye devam ettikce de isimiz gitgide zorlasir, en sonunda elimizde anlamli bir sekil olusturamayacak olcude bir kagit yigini kalir ve bu yuzden o kagit parcasi anlamli bir sekil cikarabilme ozelligini yitirmis olur. Simdi olaya boyle bakalim, yani birseyleri parcaladikca resmin, seklin tamamini anlamamiz, olusturmamiz zorlasiyor, bu yuzden caninizi sikmayin, hemen kendinizi yerden yere vurmayin!, bizde su anda baya bi parcalanmis haldeyiz efendiler... Hehe:) bugunluk bu kadar, bu sacmaligin devamini ileriki gunlerde okuyabilirsiniz, okumasanizda ben yazarim, belkide yazmam banane lan, gorusmek uzere...


2. Bölüm burada...
3. Bölüm burada...


İPad Gökyüzü Simülasyon Yazılımları

Evet sonunda galaxy tab mı iPad mı derken iPad de karar kıldım ve sadece gözlerime inanamıyorum demek istiyorum. Açıkcası ipad in uygulamaları hakkında çok fazla bilgim yoktu. iPad i aldım kurulumunu yaptım ve malumunuz üzere uygulama Mağazası'nda hemen astronomi ile ilgili uygulama aramaya başladım. Bu gökyüzü yazılımlarının isimlerini sizinle hemen paylaşmak istedim.

1. Starwalk
2. Skyorb 3d
3. Goskywatch

İki uygulamada pusula tabanına oturtuldugu için iPad i nereye çevirirseniz o yöndeki gökyüzü durumunu size yansıtıyor. Skyorb uygulamasında buna ek olarak 3d özelliği mevcut, bir önceki yazımda paylaştığım gökyüzü simülasyon yazılımlarının pabucu dama benim için atılmak üzere, gercekten muhteşem uygulamalar iPad i olanların kesinlikle bir göz atmasını tavsiye ederim.

Şu an itibariyle ipad de kullanabileceğiniz en iyi gökyüzü simülasyonu Starwalk. Gerçekten muhteşem bir uygulama...

8 Ağustos 2011 Pazartesi

İnfamous 2: Oyun İncelemesi

Evet, yine bir oyun incelemesi ve ben yine Doruk Kaptan'a teşekkür ediyorum, eline sağlık kardeşim, bakalım Doruk bu sefer kime giydirmiş, kimle sevişmiş... :)

Merhabalar ! Uzun bir süredir şehir dışında olduğum için oyun incelemesi yazmayı geçin internete girecek zamanım bile olmadı. Yazıya bu gecikme için özür dileyerek başlıyorum. Bu ara boyunca haliyle oyun oynayacak zamanım da pek olmadı, bu yüzden aklıma kazınmış bir oyunu anlatmak benim için en doğrusu olacak herhalde. Ve bu özelliğiyle incelenmeyi hak eden oyun Infamous 2 oldu.

Öncelikle bilmeyenler için (tabii varsa) biraz oyundan bahsedeyim. Oyun birçok ülkede Haziran 2011 tarihinde satışa sürüldü. Oyunun yapımını Sucker Punch üstlenirken dağıtımını Sony yaptı. Oyun Infamous'ın devamı niteliğinde ve benzer bir dinamiğe sahip.

Oyunun hikayesine de değinmek istiyorum. (Spoiler vermemenin en zor olduğu kısım. ) Fakat bunun için ilk oyuna değinmem gerekiyor. Karakterimiz Cole Maçgrath ve ilk oyunu oynayanların bildiği üzere kargo götürürken elimizdeki paket göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir patlama yaratıyor. Bir de bakmışız elektriğe hükmedebiliyoruz ! Sonra başlıyoruz şehri dağıtmaya. İnfamous'ı diğer oyunlardan ayıran şey seçim yapma şansımızdı. Oyunda insanların sevdiği bir kahramana dönüşebildiğimiz gibi, milletin taşladığı (Mecazi değil) bir katil de olabiliyoruz. Ki bu özelliğin 2. oyuna da taşınmış olması beni çok sevindirdi.


Infamous 2'nin benim için unutulmaz olan bir başka özelliği de dinamiği oldu. oyunda oradan oraya koşturup iki araba patlatıp kablolarda sörf yapabilmek beni gerçekten saatlerimi bu oyunla harcamaya itti. Oyunun oynanışı son derece basit ve bu basitlik için şaşırtıcı derecede keyifli. Analogları saymazsak 12 tuşa bu kadar çok güç sığdırabilmek bence bir başarı. Oynarken bir tuşla fırtınalar estirirken bir sonraki saniye aynı tuşla düşmanlarımızın statik elektriğini sünger gibi emebiliyoruz. oyunun dinamiğinde tek sinirimi bozan durum istediğim yere tutunamama oldu. Şöyle ki karakterimiz binalardan bombalama atlayabiliyor fakat inerken birdenbire su oluğuna tutunuveriyor. daha kontrollü bir Cole hiç de fena olmazdı bence. Bu konuda Sucker Punch'ın kendini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum.


Oyunun senaryosuna da bir göz atalım. Öncelikle oyunun sonunda izleyeceğiniz video, gerek iyi bitişte gerek kötü bitişte sizi şoke edecektir ki bu da bir şey. Ama söylemeliyim ki oyunda "saçma" görünen şeylerin sayısı beni rahatsız etti. Buna en basit örnek olarak "side mission" olsun amacıyla eklenmiş bölümleri verebilirim. Şöyle ki şehri kurtarırken (ya da benim yaptığım gibi yok ederken) bi teyzenin yeğenini kurtarmaya çalışıyoruz, ya da evsizlerin erzaklarını koruyoruz. Demek istediğim bu kadar büyük güce sahip biriyken side missionların daha önemli şeyler olmasını beklerdim. Kliniklere yardımcı olma (ki bu da sadece iyi Colelar için) dışında ara görevlerde bir mantık bulamadım.

Gelelim Sucker Punch'ın çıkış yapmasında en büyük rolü üstlenen sisteme... İyilik mi Kötülük mü? Bu konuda dürüstlükle firmayı tebrik ediyorum. oyuna taraf seçme şansını o kadar iyi yedirmişler o kadar senaryoyla paralel tutmuşlar ki kendimi gerçekten önemli seçimler yapıyor gibi hissettim. Oyunda iyilik-kötülük kavramını pekiştiren bir kavramda karakterler. İyiliği simgeleyen Ajan Kuo, ve kötülüğü simgeleyen Nix... Gerek bu karakterlerin tavırları gerek görünüşleri gerçekten sizi bi tarafı seçmeye itiyor. Bunu Nix'e ateş Kuo'ya da buz güçleri vererek daha da pekiştirmişler. Oyunda yan görevlerin beğendiğim sayılı kısımlarından biri de yine bu iyi-kötü çatışmasıyla bağlantılı. Eğer derseniz ki ben kendimi insanları kurtarmaya adadım, iyilik yan görevlerinde Kuo'yla millete erzak götürüyorsunuz. Derseniz ki ben kana susadım Nix'le gidip sivilleri çarpabiliyorsunuz. Yine Sucker Punch'ı tebrik etmem gereken bir konu da iyi-kötü olayının oyunun ömrünü uzatmış olması. Gerek kahraman olarak gerek cani olarak bu oyunu oynayabilirsiniz ama daha sonra karşı tarafta oyunu tekrar bitirmek kesinlikle çekici gelecektir. (Hatta bu yazı bitince kahraman olmayı deneyebilirim.)

Oyunun yapay zekasına değinmeden de geçemeyeceğim. Şu kadarını söyleyeyim oyunda bir tane zeki düşman göremedim. Ebatları uygunsa üstünüze çullanırlar, boyutları normalse ölümüne durduğu yerden ateş eder, çok küçükseler de aptal aptal dolanırlar. Yapay zeka kesinlikle ama kesinlikle Sucker Punch'ın geliştirmesi gereken bir alan. Örneğin oyunda düşmanınızın silahını iyi bilmek zorundasınız. Şayet bazukalıysa uzaktan vurun çünkü adamlar roketi bir metre uzaklığa atacak kadar cesur (ya da saf). Veya silahsızsa bekleyin o size gelsin çünkü etrafa elektrik saçan birine koşan bir yapay zeka var elimizde.

"Anarşiyle, molozlardan yeni bir hayat doğar. Umut yenilenir" :)) anarşik bir oyun bende seviyorum..., bu arada ben Umut :))

Daha yazmak isterdim ama bu muhabbetin üstüne PS'in gözümün içine bakmasına dayanamayacağım.Şöyle bir toparlayacak olursak, elimizdeki oyunun dinamiği ve oynanışı göz ardı edilebilecek hatalara sahip, grafikleri orta ile iyi arasında bir yerde, senaryosu az pişmiş, ve son derecer yenilikçi bir oyun Zevkli mi? Zevkli. İyidir. Oynayın. Oynatın...

Doruk Kaptan Puanlama:

Senaryo: 8/10
Grafik: 8,5/10
Yapay Zeka: 6,5/10
Eğlence: 9,5/10
Ortalama: 8.8/10

GameSpot Puanı: 7.5/10


3 Ağustos 2011 Çarşamba

Yayını Kestiğim İçin Özür Dilerim!

Öncelikle yayını kestiğim için özür dilerim, yayın akışınızın sürekli hareket halinde, ama hep aynı konumda olduğu birgünde bu akışın sekteye uğraması benide sizler gibi pekde mutlu etmedi, bunu bir reklam arasi olarak görmek sürece alışmak için sizi teşvik edici olabilir, bugün yine icinde zerre gereksizlik bulundurmayan sekilde bir işten diğerine, bir ilişkiden öbürüne , bir projeden bir başkasına koşturup durdunuz, bu yayini izlemek tabiki sizin en büyük hakkınızdı, özellikle yayını kestiğim icin tekrar ozur diliyor, yayında ve yapimda emegi gecen muhtesem sorumluluk sahiplerine ve bizim icin dünyadaki butun sorumlulugu ve aciyi sirtinda tasiyan bize bu muhtesem yayini izleme, gozlerimizi ve ellerimizi rahatca hareket ettirme imkani saglayan herkese tekrar sevgimizi bildiriyorum... yayin kesilmeden önce gösterilen programin devamini her gun tekrar tekrar izleyebilirsiniz, bu firsati kacirmayin... ayrica yarin saat 06:00 dan 12:00 a kadar her yerde insanlar bir dakikalık elektrik tasarrufu eylemi gerceklestirecekler. Bu eylemin herhangi bir zaman kisiti yok. İstediginiz zaman bu eyleme katilip sizde insanlari ne kadar sevdiginizi, onlarin hayatlarina , yasam haklarina , ozgurluklerine , ne kadar onem verdiginizi samimi bir sekilde gosterebilirsiniz.


Hatta bunu yayin akisi icerisinde degil de reklam aralarinda yapabilir ve boktan bir insan olmadıgınızı dunyaya guclu bir sekilde haykirabilirsiniz. Merak etmeyin, reklamlar biraz sonra son bulacak. Tabii reklam aralarinda mutfaga birsey almaya gitmeyenlerin bu reklami izleme firsati yakalayamadigini soylemek uzucu, ama bunun icin calismalarimiz son hiziyla devam etmekte, bugun ilk program oldugu icin sadece kisa bir ara ile sizleri akistan uzaklastirdik. Mutfakta veya dunyanin herhangi bir yerinde yapayalniz dusunmeye baslamanizi veya kotu gecen gunleri duzeltmek icin bos cabalar harcamanizi, yorulmanizi bizde tabi ki sizin gibi istemiyoruz, bizde sizin gibi sorumlulugun getirecegi yukun altinda ezilmemeniz icin cok ugrasiyoruz, bu cabalarimizin sonunda en buyuk dilegimiz bir restorana gittiginizde ve garsonu cagirip "buyuk bir t-bone steak istiyorum, ama belkide hamburger almaliyim, ya da durun bir dakika steak daha iyi olur sanirim" dememeniz ve garsonun sizden uzaklasip baska masaya gitmemesini saglamaniz icin. Tabi restorana oturamayanlar icin gelistirmeye devam ettigimiz yeni yontemlerle, onların 60-70 derece sicaklikta kimsenin tabaginda gormek istemeyecegi cinsten cok pismis bir bonfile olmalarini engellemek icin büyük! bir ugras veriyoruz. Onumuzdeki programlarda cok pismis bonfilelerin sagliga zararlari ile ilgili bir programimiz daha olacak, tabi ki reklam aralarinda bunu izleyebileceksiniz, ama kosulu biliyorsunuz, en azindan reklam arasi mutfaga gitmeniz gerekiyor. Gorusmek dilegiyle, yayin akisi 5 saniye sonra normale donecektir, iyi seyirler dileriz...