2 Kasım 2012 Cuma

Hiçlik...





Varoluşum kendini bulduğunda başladı bu kaygı nöbetleri,
Ölüm çözüm olmadı kaygının çağrısına,
Ve yaşadığım trajedi bağladı beni hayata 

Yalnızca bekledim, "koca" dünyanin beklediği gibi çaresizce hiçliğine kavuşmaya....


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Nasıl ki dönüyorsa dünya istemeden sıkıştığı bu yalancı zamanın içinde ağır ağır, 
Sende sıkılmadan yüreyeceksin onun dağları ovaları üzerinde yavaş yavaş,
Sakin ve karanlık bir gecenin sabahında nasıl doğuyorsa güneş hiç olmadığı kadar sabırsız ve boş yere, sen de ulaşacaksın dünyanın üzerinde  dolaşırken güneşin boş çırpınışlarına,
Ve anlayacaksın bir gün herşeyin boşluk olduğunu, 
Anlayacaksın boşlukta fazla olanlar yaşayabilirler yalnızca o boşluğu,
Ve o boşluk seni panikletmesin artık, 
Fazla olanların arasındaki ahenk söndürsün yanan bu belirsizlik ateşini, 
Söndüremese de denesin ve ulaşsın kendi trajedisine, 
Ve katlansın daha büyükleri gibi, 
Üzerinde durduğunun katlandığı gibi bu boşlukta savrulmaya ve acıya, 
Anne ve babanın arzusu gibi yaratsın kendi çocuklarını güneşten kopan parçalardan, 
Ve bir daha katsın üzerinde yaşadığı düzeneğe düzen, 
Ve sıkılıp, yılmamak için görsün kendi trajedisini, gülsün, ağlasın, ağıtlar yaksın, 
Sonra yıkılsın tüm bunlar ,
Ve kalsın geriye boşlukta çalınan bir ezgi!
Dans etsin dolaştığı her yerde güneşle,
Ve ay ışığı söndüğünde açsın perdelerini karanlığa, 
Sokulsun uçsuz bucaksız uzayıp giden o fazlalıklar denizine, 
Bıraksın kendini hiçliğin içine ve tanısın onu ürkmesin ondan,
Ve titremesin artık o soğuk eller eskisi gibi ona uzanırken, 
Usulca uzansın bedeni zamanın içine sıkışmış koca dünyanın küçük tabutuna ve birleşsin onunla...
UAY