23 Ocak 2015 Cuma

Birlik Olmanın Zorunluluğu Üzerine: Yeni Sığınaklar Yaratmak

"Mutlak doğrunun büyük akışında, gelişmenin her aşamasındaki tikel bir süreç üzerine olan insan bilgisi, yalnızca bağıntılı (göreli) olarak doğrudur.” 

---Mao Zedong

Önümüzde yine bir seçim var. Dünya’ya geldikten ve algılarımız gelişmeye başladığından beri bu zulume maruz kalıyoruz. Büyüdükçe, geliştikçe Mao’nun da söylediği gibi, mutlak doğrunun büyük akışında, gelişmenin her aşamasındaki tikel bir süreç üzerine olan bilgimiz, geçmişte yaşayan insanların yarattıkları tarihin bize gösterdiği gerçeklere bağıntılı(göreli) olarak bize doğru olarak göründüler. Bu doğrulardan yola çıkarak biz de yaratmaya, tarihi kendi pratiğiyle yapan insanlar olmak için çaba göstermeye koyulduk. Kimimiz şuuri, kimimiz gayri şuuri şekilde bu yeni tarihin oluşması sürecine öyle ya da böyle katkıda bulunduk, bulunuyoruz.

Yaşadıkça verdiğimiz kararların, yaptığımız her seçimin, bize geri dönüşümleri olumlu bir şekilde sağlanabildiği ölçüde bizler; nesnel dünyanın yasalarının anlaşılması ve böylece dünyayı açıklayabilecek gücün kazanılmasının tek başına önemli olmadığını, nesnel yasalar üzerine elde edilen bilgileri uygulayarak dünyayı fiilen değiştirmemiz gerektiğini de anladık. Bunu pratiğe dökmek için sanatı, bilimi, siyaseti kullandık.

Bireysel gelişim sürecimiz ile tarihin oluşma süreci arasındaki diyalektik bağı kavrarken bazen sıkıntılar yaşadık. Yaratırken aynı anda nasıl yok ettiğimizi anladık. Birbirimizi suçladık. Bu suçlamaların geçmişten gelen kin ve düşmanlık duyguları ile bağlantılı olduğunu, bu kin ve düşmanlığın kendi özgürlüğümüz karşısında duyduğumuz korku, panik ve endişe dolayısıyla  bizi kendine bağladığını görmezden geldik. Kendimizi güvenli ve korunaklı bir sığınağa atmak için uğraştık durduk, herbirimiz farklı yollar denedik, bu yollar geçmişte atalarımızın kurduğu düzenlerden bize kalan kalıntılardır.

Erich Fromm’un tabiriyle, kimilerimiz kendi güçsüzlüğünü ve tabiatının kötülüğünü olduğu gibi kabul etmek, bütün hayatını günahlarının bir kefareti olarak görmek, kendini olabildiğince küçültmek, ve aynı zamanda sürekli bir çaba göstermekle, şüphesini ve endişesini giderebileceğini düşündü. Koşulsuz bir itaat gösterdiği takdirde, Tanrı tarafından sevilebileceğini, hiç değilse Tanrı tarafından kurtarılacaklar arasında yer alabileceğini kendilerine telkin ederek yaşamayı seçti.

İşte bugün, insanın bu seçimi ile 2015 yılında kapitalizmin gelişiminin had safhaya ulaştığı günümüz “modern”, görece özgürlük(bir nevi belirsizlik), çağında yaptığı seçimler arasındaki bağlantıyı düşünmemiz gerekiyor.

Türkiye’de önümüzdeki Haziran ayında genel seçimler yapılacak. Ülkemizde yaşayan insanlar yine bir seçim yapmaya zorlanacaklar, bu seçimi yaparlarken arka planda belirsizlik ve korku onların pratikte aldıkları pozisyonun asıl yönüne belirleyecek, kimileri hali hazırda bulunan yapay ama onlar için daha güvenilir olan Erich Fromm'un bahsettiği sığınağı seçecek. Biz de çıkacağız ve her yıl olduğu gibi yaptıkları seçimlerde irrasyonel olduğunu düşündüğümüz insanlara gerizekalılar, aptallar, bunların hakettiği de bu zaten tarzı yaftalamalarda bulunacağız. Bu tutumun yanlış olduğu aşikar ama bilmek bunun önüne geçmek için yeterli değil. Peki bu durumun üstesinden gelmek için ne yapmalıyız?

Bu kısır döngüyü kırmak sandığımız kadar kolay olmayabilir, o yüzden insanları yaptıkları gerici seçimlerle suçlarken kendimizde nasıl bir sığınağa doğru sürüklendiğimizi anlamak zorundayız, eğer bunu kavrarsak, insanı gerçekten özgürleştirecek ve ilerici olana yönelirken özgürlükten korkmasını engelleyecek içsel dengelerin kurulmasını belki sağlayabiliriz. Bu da temelinde sağlıklı ve doğru olanın teorisi bulunan, büyük ve yeni , sağlam ve kendi içinde dinamizmi yitirmeyecek sığınakların yaratılması ile mümkün, bu yeni sığınakları yaratmak, yani insanların çaresizlikten , panikten ve umutsuzluktan kaçarken sığınacakları yerin yönünü değiştirmek bizim başlıca görevimiz olmalı.  Önyargılar ve kinin bizi de içine almaması  ve bu sığınakları beraberce yaratmamız çok önemli, o yüzden bu seçimlerde ilerici güçlerin birliği barajları yıkıp yeni sığınaklarımızı kurmamız için olmazsa olmaz bir koşuldur. İlk önce, önyargılarımızı sonra barajları yıkacağız, sonra özgürlüğe giden asıl yolda bizi koruyacak yolunu bilimimizin ve sanatımızın çizdiği yeni ve daha güvenli sığınaklarımızı kuracağız.

UAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder